“İstanbul deyince aklıma kuleler gelir, ne zaman birini çizsem öbürü kıskanır, ama şu kız kulesinin aklı olsa galata kulesine varır, bir sürü çocukları olur” der Bedri Rahmi Eyüpoğlu dizelerinde.
Galata Kulesi tarihi tekerrürler devri daimi içinde, önce Bizans akabinde Cenevizliler ardı sıra Osmanlı ve Cumhuriyet ile beraber günümüze ulaşan İstanbul’un sembolü mesabesindeki yerlerden biridir. Galata kulesi tam bir sır küpüdür. İstanbul’a tepeden bakar ve kimsenin görmediklerini görür, bilmediklerini bilir.
Peki ya, Galata semtini ve özelinde de Galata Kulesini bu kadar önemli kılan nedir. Sadece sembol yapıt olması mı, tabi ki hayır.
İstanbul’un tarihi ile hemen hemen eşdeğer Galata Kulesi tüm tarihçiler, yazarlar, ressamlar, öykücüler ve tabi ki gönlü yıkık aşıklar için İstanbul’un önemli simgesi olagelmiştir.
Galata semti, kulesi ile olduğu kadar, İstanbul’un her daim ticareti için önemli bir konumda bulunmuştur. Osmanlı döneminde Bankerleri ile meşhur olan Galata semti, Günümüzde Beyoğlu ilçesi içinde bulunmaktadır.
Adını, bulunduğu Galata semtinden alan Galata Kulesi, Suriçi’nin dışında ama hemen yanı başında sayılabilecek Galata Surları içerisinde ilk önce bir gözetleme kulesi olarak inşa edilmiştir.
Kule Bizans İmparatoru Justinianos tarafından MS 507-508 yılında inşa edilmiştir. Bizanslılar, kuleye ‘Büyük Burç’ demekteydi. Günümüz görünümündeki kuleyi 1348 – 49 yılında Cenevizliler yeniden inşa etmiştir. Kule 1445 – 46 yılları arasında yükseltilmiştir.
cenevizliler kuleyi yaşamış oldukları bölgenin güvenliğini sağlamak için bir nevi gözetleme kulesi olarak kullanıyorlardı. Kuleden İstanbul Boğazı ve kent geniş bir açıdan görülebiliyordu. Halkın yerleşim yerleri çoğaldıkça kule surların ortasında yükselen bir bina haline geldi. Cenevizliler yığma taşlar kullanarak Galata surlarına ek olarak yaptıkları binaya ‘İsa Kulesi’ adını vermişlerdi.
Konstantinopolis’in 29 Mayıs 1453’te Osmanlı İmparatorluğu hakimiyetine girmesi sonrasında Pera’daki Cenevizliler, herhangi bir çatışma yaşanmadan koloniyi Osmanlı kontrolüne bıraktı. Bu dönemde kulenin tepesinde yapılan tahribat, Osmanlı Padişahı II. Mehmed’in Pera’ya yönelik fermanının ardından durdurularak Zağanos Paşa’nın başında bulunduğu çalışmalar kapsamında kule tekrar yükseltildi ve tepesindeki haç, Osmanlı bayrağıyla değiştirildi.
1509’da gerçekleşen depremde, Galata Kulesi de dâhil olmak üzere Galata’daki tahkimatlarda birtakım hasarlar meydana geldi. Mimar Hayreddin tarafından yapılan onarım çalışmalarının 1510 yılı ortalarında tamamlanmasıyla kule tekrar yükseltildi. Kulenin gövdesinde, yerden 13,20 m (ikinci katın başlangıcı) ve 17,17 m (üçüncü katın başlangıcı) yüksekliklerinde olmak üzere yer alan iki tuğla kuşak, bu deprem sonrasında yapılan tadilatların izleri olarak değerlendirilir ve bu tadilatın kapsamları, kaynaklara göre farklılık gösterir.
III. Selim döneminde kule onarıldıktan sonra, kulenin üst katına bir cumba eklenir. 1831’de kule bir yangın daha geçirir, II. Mahmut kulenin üzerine iki kat daha çıkar ve külah biçiminde olan ünlü dam örtüsüyle kulenin tepesi kapatılır.
-Galata Bankerleri-
Galata semti Bizans döneminde tüccarların ve bankerlerin merkezi olarak ünlenen bir semtti. Osmanlı İmparatorluğu ticari hayatı canlandımak için İstanbul’un fethinden sonra şehri terk etmiş Rum, Venedikli ve Cenevizli tüccar ve bankacıların tekrar işleri başına dönmelerini teşvik etmiş, bunların cemaat teşkilatı kurmalarına, örf, adet ve dinleri kadar iktisadi faaliyetlerini de serbestçe icra etmelerine izin vermiştir.
Bu serbestlik daha sonraları Osmanlı İmparatorluğu’nun mali yönden güçlenmesine katkıda bulunmalarını sağlamıştır. İmparatorluğun yükseliş döneminde vergilerin toplanmasında, hazinenin açıklarını kapatmada, kısa vadeli borçlar vermeden madeni para ihracı ve tedavülü konularında hükümete yardımcı olmak gibi görevler yapmışlardır.
On dokuzuncu yüzyılın ilk yarısında dış ticaret açık vermiş, kâğıt paranın altın karşılığı olarak değeri düşmüş, buna bağlı olarak ithalat güçleşmişti. Bu dönemde Osmanlı Hükûmeti ile anlaşan ve devlete ilk borç veren iki banker, Fransız Jacques Alléon ve İtalyan Teodor Baltazzi, kredi operasyonları ile ithalatı rahatlatmış ve bir yandan da Sultan Abdülmecit’in güvenini kazanmışlardı. Daha sonra, bu iki banker kambiyo kurunu sabit tutmak amacıyla İstanbul Bankası’nı kurmuşlardır.
Rusların İstanbul’a girmeleri halinde bütün varlıklarının ve alacaklarının silinip gideceğinden endişe ederek bu işgali önlemek ve gerekli parayı bulmak için 1877-78 Osmanlı-Rus Harbi’nde bütün servetlerini ortaya koymuşlardır. Bunun karşılığında da Osmanlı Devletinin gelirlerini teminat göstermişlerdir. Bunun üzerine Avrupalı alacaklılar, kendilerini garantiye almak için Muharrem Kararnamesi olarak bilinen ve bütün devlet gelirlerini ipotek altına alan bir antlaşmayı Osmanlı Hükumetine kabul ettirmişlerdir.
Galata semti ve Kulesi ile ilgili olarak anlatılacaklar elbette bu kadar ile sınırlandırılamaz. İnsanlık için önemli yerleşkelerden birisi olagelmiştir Galata. Rivayetlere göre, Romalılar kuleye ilk defa beraber çıkan kadın ve erkeğin arasında bir aşk olacağına; evlilikle bu aşkı taçlandıracaklarına inanırlarmış. Bu yüzdendir ki günümüzde gençler, kulede sevdikleri insana evlenme teklifi ederler ve kulenin onlara şans getireceğine inanırlar. Ancak bu durumun efsaneden öteye gittiğine emin değil tarihçiler ve aşıklar en azından Romalılar’dan sonra.
Bilinen en yaygın efsane ise Galata Kulesi ve Kız Kulesi’nin arasındaki büyük aşktır. Boğazın onları ayırması sebebiyle aşkları kara sevdaya dönüşen kuleler, Hezarfen’in yardımıyla birbirlerine haber gönderirler. Aşklarının karşılıklı olduğunu öğrenen kuleler, bunun tesellisiyle yıllara meydan okuyarak bu ayrılığa dayanabilmektedirler.
KAYNAKÇA
(1) https://www.makaleler.com/galata-kulesi,Nilay AYDIN, 25.01.2017
(2) Sağlam, Hasan Sercan (2020). “Galata Kulesi’nin Ceneviz dönemine yönelik bir yeniden değerlendirme”. YILLIK: Annual of Istanbul Studies (2): 53-80. 8 Ocak 2021 tarihinde kaynağından
(3) https://www.kulturportali.gov.tr
(4) https://tr.wikipedia.org/wiki/Galata_bankerleri